Gerisi Kısmet

?Bilmem yere düşen yaprağın süzülüşünü görmüş müydün hiç ya da babaya volta edilecek halatın yorgunluğunu, iskemlenin oturduğunda sallanıp duran kısa bacağındaki şu küçük çentiği, kültablasındaki küle boğulmuş mazi izmaritlerini, çay bardağında bıraktığın dudak izini, İstiklal'in gürültüsünü gece yarısı...
Ne çok vazgeçiyoruz ve aslına bakarsan gidişleri dert değil de gidenlerin, bilmiyorlar ki arkalarında bıraktıkları boşluk varlıklarının boşluğundan sığ ancak, sensen geride kalan terk edildiğin şehir efsunlu nefesini yitirmiş çoktan; küçük kırmızı bir balıksın. Haydarpaşa'dan nefret edebiliyorsan misal, deniz kokusu müjdelerken İstanbul'u, vapurların homurtusu, martıların utanmazlığı, sabah simidinin susamı damağında ve tavşankanı çayın; takılımış bir film şeridi asılmış hafızanda asıyorsa seni sessiz kayıtsızlığıyla ruhundan soyunduğun karşısında,,,
Gitsem desen olmuyor, kalsam desen ne manasız masal, masalın aslı masada karafaki ilk iki tek sek, gerisi kısmet.
Allah belanı versin...




bilmem kaçıncı

-birinci-
vapur düdüğünü boynuna asmış
eskici dede denizi arıyormuş dediler mazide
geçmiş gün lakin yanıltmıyorsa beni hafızam
salyangozların yüzdüğü görülmüş olsa keşke

-bir buçuğuncu-
zaman inceliklere 'darkenar' dil nakışıymış
heykelleri dikilenler başka heykeli dikenler başka
korkma gölgen o ipsiz senin lakin burnu pek muazzam
bu yağlı urganı yok ki illa makasla keseceğiz diye bir kaide

-sıfırıncı-
taşın kızarmaz yüzü ama yıldızlar da utanırmış
tükürdüğüm yıldızları tek tek topla dilinde
rast gelirse muhayyerkürdî kızılı olsun dudağım
hey gidi; gel de şeytan uçurtması yapma bu aşka

Janset Karavin
13 Kasım Kumbaracı