Üşü

Anlıyorum ve artık susuyor, kendimi sessizliğe ihtiyaç duyduğuma ikna etmek için içsesimi bile yutuyorum. Öğrendiğim son 'şey' bu; teşekkür ediyorum: Susabilmek.

Şimdi artık sadece 'yapıyor ve susuyorum.' Ayaklarım yerden kesik eğer sen soruyorsan nasıl olduğumu artık, hafifçe salınıyor bedenim boşlukta ve bir iskemle var yerde. Ola ki dudak izini bıraktığın çay bardağı için endişelenir de sormak istersen uzun uzun ufka bak fakat, bir pencerenin ardında duruyor ol, yağmur çiselesin ve koklama havayı denize hasretle, denizi içime aldım; aman!

Sessizliğin sesi bir uğultu tenimin çeperine çarpıyor, sekiyor, uzuyor uzuyor uzuyor sokak lambasından uzaklaşanın gölgesi misali ıslak ve çarpık bacaklı bir fahişenin başını bağlamasından medet umması gibi koşmaya kalkmak, koşarak kalmak, koşarken kalmak. 

Üşü, dilerim.