İçinden Bir Masal Tut

“Biliyor musun, masallar hep mutlu sonla biter ya... Mutlu sonla biten masallarda bile hep mutsuz kalan birileri var aslında ama hep yok varsayılıyorlar...”
Terastaki koltukta oturuyorlar, yan yana. Biri, o terasa, bu koca koltuğu güçbela taşıyan, öbürü davetsiz bir misafir sadece. Gene de oturuyorlar. Koltuğu taşıyan, onu sahiplenmiyor çünkü. ‘Hey, bu benim koltuğum!’ demiyor. Öbürü gelip yanına oturuyor ve oturmakta olan dönüp ona bakmıyor bile. Dosdoğru ileriye bakıyor; Haliç’e. Ve gün dönüyor, hava kararıyor, Tanrı ışıkları, insancıklar ampulleri yakıyor. Evlerin sarı sıcak denizinde Haliç karaya çalıyor, balçık balçık oluyor. Yok oluyor. Artık yok varsayılabilir oluyor...
“Bizim gibi...” diyor koltuğu terasa taşımış olan. Öbürü kafasını çevirip ona bakmıyor, hayır. Kafasını yukarı kaldırıp göğe bakıyor. Bir müddet ısrarla bakıyor, sonra: “Sen gidecek misin?” diye soruyor.
Ay ve yıldızlar akıyorlar. Sabit kararlılıkla, sabit bir hızla ve usulca...
Ayağa kalkıyor nihayet. Bir adımda terasın ucundaki yükseltiye çıkıp yüzünü ona dönüyor. Yüzü görünmüyor. Ay ve yıldızlar ve şehrin yapmacık ışıltısı ve köprüden usanmadan geçip duran otomobillerin farları, hepsi ardında. Her şeyi ardında bırakıyor yüzünü ona dönerek, tam da istediği gibi ve şimdi gülümsüyor ama öbürü bunu göremiyor.
“Ben de gideceğim,” diyor, “herkes gibi ben de gideceğim...”
Bir an telaşa kapılıyor oturan: “Dur!” diye sesleniyor yüzsüz yolcuya, “Benim için bir şey yap giderayak...”
Sessizlik eriyip gidemiyor, tam olarak eriyemiyor, zamanın çeperinde yankılanıyor ve uzuyor, esniyor ama kopmuyor, ta ki sesi, o ince zarı maharetle yırtarak anda kendi isteğiyle tutsak kalana dek: “Benim için içinden bir masal tut...”
“Tuttum!” diyerek boşluğa bırakıyor müstakbel cesedini. Her şeyi ardında bırakıyor; zamanı bile: [Zam’an]-sızı,n’[laşıyor,,,
“Güle güle...”
Sesi kendisini yutuyor âdeta gittikçe daralıp onararak son hecesini. Ayağa kalkıyor. Gidip ardından bakmıyor, hayır. Başını yere eğip çıplak ayaklarına bakıyor, sonra: “Ben biraz gecikeceğim,” diyor.
Bütün bir cümle; cümlesi, sözcükleri tek tek ve hecelere, ardı sıra gırtlağından çıkıp gelen her bir ses, harf be harf yere dökülüyor. Savruluyorlar etrafa, yığışıyorlar. O da üzerlerine basıp geçiyor çünkü artık ‘biraz gecikmesi’ geerekiyor.

İçinden Bir Masal Tut ~ Janset Karavin
15 Şubat 2014 | Düşülke