Naylon

Ben günce tutmayı hiç beceremedim ama dönem dönem içe kapanarak biraz da, tutma girişimlerinde bulunduğum oldu. Her denememde mutlaka ya başıma bir iş açtı bu günceler ya da benim isteğim dışında, insanlarca  okunarak taciz edilmeme sebep oldular.

Bu hikayelerden birisi de şöyle...

Otoriteyle ilk çarpıştığımda; dün gibi hatırlıyorum; ortaokula gidiyordum, birinci sınıftaydım. Civardaki dğer tüm okulların öğrencileri gibi bizlerden de bir kortej oluşturulmuş, Cumhuriyet Bayramı törenleri için yakınlardaki bir futbol sahasına yürütülmüştük elimize naylon bayraklar tutuşturularak.

Ben günceme şöyle yazmıştım bu törenlerin gecesi: "Ellerimize naylon bayraklar tutuşturdular. Naylondan bir Cumhuriyet olmalı bu bize verdikleri.

...

Biz oradan ayrılırken, tören alanı dedikleri toprak sahada yerlerdeydi bu naylon bayraklar. Öğretmenler görmediler. Omuzları, çeneleri kibirle dikti, göremezdiler. Bahçedeki Atatürk büstüydüler. Naylondular..."

Günceyi çantamda unutunca ve o gün bir çeşit toplama kampı mantığıyla yönetilen okulda yapılan 'aramada' defter müdür yardımcısının eline geçince disipline verildim. Ne ki, annem yandaki ilkokulda çalışan öğretmen arkadaşlarıydı, memlekette 'bir yakinin' varsa sırtının kolay kolay yere gelmeyeceğini o zaman öğrendim. Okul faydalı bir şey nihayetinde; öğretiyor!