Mecburiyet

Fotoğraf: Csalar M. Balint "Silent Point"
İnsanlar hep çekindiler benden. Soğuk, dediler, mesafeli ya da. Aslında sadece kendimi korumaya çalışıyordum. Çünkü boyla posla orantılı değildi güç, içimdeki direniş kırılgandı. İnsanlar çiçekleri de sever, sonra koparır çiçeklerden daha çok sevdikleri birilerine verirlerdi onları, sevgilerini göstermek için. Birileri sizi seviyorsa, kendinizi korumuyorsanız artık seni seviyorum, dediği için o insanlardan bir gün mutlaka sizi koparırlar, koparıyorlar.

Hayat aslında hayatta kalmak sadece ve hayatta kalabilmek demek olabildiğince bencil olmak. Ben hiç yeterince bencil olamadım. Bana soğuk, mesafeli diyen o insanlar sırtımdaki çulu isteseler çıkarır verirdim hemen oracıkta. Bencil olmayı öğrenemediğim için sanırım sahiplenmeyi de beceremedim. Sevdim ama 'benim' demek bir insana hiç insanca gelmedi bana. Hep kabul ettim ki o bir başkasıdır ve ben de başka biri olmak zorundayım.

Sahiplenmeyi, benim demeyi hep çok eril bir yanılsama olarak algıladım yaşamın içinde. Ne su içtiğim bardağı ne de hayatımı beraber geçirmek istediğim, yanında olmaktan, yanımda olmasından haz aldığım insanı öylece sahiplenemedim.

Hiç anne de olmadım, olamazdım ama 'kızım' da dedim birilerine. Elbette bir anneyle çocuğu arasındaki bağı asla anlayamayacaktım ama biliyordum ki bir anne çocuğu için hayatını feda edebilirdi; görmüştüm bunu. Ben de 'kızım' dediğim insanlar için verirdim canımı; zaten dostum dediğim insanlar için çok kere feda etmiştim kendimi, çok çekmiştim ceremesini arkalarına bakmadan dönüp gittiklerinde. Soğuktum çünkü, mesafeliydim!

Bunca yıl yaşanmışlıktan sonra diyebilirim ki beni yaşama bağlayacak hiçbir şey yok kendisinin benden başka olduğunu, birimizin yok oluşuyla diğerimizin yaşamının da yok olmayacağını bildiği halde benimle beraber yaşamak çabasını ve benimle beraber ölmek kararlılığını gösteren bir tek, biricik o insandan başka. Hepimiz yalnız kaldık doğar doğmaz, tekildik bu bencillik yarışında ve bir daha asla çoğul olamadık, olamazdık da.

Şimdi ölmek istiyorum fakat ölüm bizim yaptığımız bir eylem değil yemek yemek, sevişmek, konuşmak, yazmak gibi. O kendiliğindenliğinde var; varoluşu bizden bağsız. Ne kadar istesen de olmayınca olmuyor, ölmeyince ölmüyorsun işte. Mecburen yaşıyorsun. Mecburen yaşayıp, her sabah uyandığında, gece ölmek umuduyla uykuya dalıp varsayımsal olarak ölene dek yeniden eziyet çekiyorsun ve buna yaşamak diyorsun. Mecbursun...

Janset Karavin
27 Ocak '13

1 yorum:

Modern Prometheus dedi ki...

Pavese şöyle der günlüğünde;

"Elbette acı çekerek insan birçok şey öğrenebilir. Ne yazık ki acı çekmek öğrendiklerimizden yararlanacak gücü bırakmaz bizde; bir şeyi sadece bilmekse, hiçten de az bir şeydir."

Biz sadece bir şeyleri bilen insanlarız. Ölümü bekliyoruz. Acıları yüklene yüklene, bir şeyler öğrene öğrene..

Sevgiyle..