ıslak sokak köpeklerinin ısırdığı düşüm

'bir'

kahverengi tüyleri, ay ışığında yoluk ıslak sokak köpeklerinin ruhları

darbe ve telefon jetonu görmemiş mesnetsiz bir sevinçle yarışarak suda
gelip, sarıp çevremi endişeli bakışlarıyla sallanırken kuyrukları
dediler ki hep bir ağızdan bana: seni gördük, çıplaktın uykumuzda

minareler deliyordu göğü evvel, sonra onları geçti cam kuleler

yağmurda kurudu denizler ve çaldı gitti Galata Kulesi'ni sırtlanarak bir karınca
gel zaman git zaman asfaltları ve afili rezidansları örttü çöller
gerçi toplandı insanlar ardında, sen: "Ve ülkıyes seharatü sacidın,"* diye bağırınca

'bir buçuk'


ancak haykırarak sordular sana gene de insancıklar;


suda balıklar var

kimisi görsen ne de dost canlısı
fakat bazısı devcileyin, keskin dişleriyle canavar
korkmayın, dedin kollarınla bedenini sararak, hepsi onun ordusu

iyi ama, dediler ya soluduğumuz havadaki kuşlar

elbet kafeslere layık güzel ötüşlüsü
lakin bazısı keskin gagalı, ciğer söker pençesi
endişelenmeyin, dedin dudaklarını oynatmadan, hepsi onun sözünü dinler

'üç çeyrek'


dedim ki onlara:

söyleyin bileyim, cezam nedir;
ben,
onu giyindim, giydirildiğim bu tenin altına; o benim giysimdir,
odur benim saatim, mevsimim ve onun zamanı duvara asılamayandır,,
ne mülküm ben, ne de mülk sahibi; o, benim evrenim ve evren benim içimdedir,,,
suçsa bu,
sıvası fakir işi yer döşeğini aşka seccade etmek yani; aşkın secdesidir.


Janset Karavin

1 aralık beylikdüzü

* "Ve büyücüler secdeye kapandılar." Araf, 120

Hiç yorum yok: